04 Temmuz 2010

MEFARET HANIM…


Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde doğar Mefaret Tüzün…
1951 yılında tayin olduğu Bodrum’un ilk kadın hakimi olur…
Kısa sürede sever Bodrum halkı Mefaret Hanımı…
Dürüst temiz kişiliğini örnek gösterir…
1954 yılında intihar eder…
Kimine göre nişanlısının ölümü sebeptir bu intihara,kimine göreyse idam cezası verdiği bir gencin abisi kaçırıp tecavüz eder Mefaret Hanıma…
Bunu hazmedemeyen Bodrum Hakimi intihar eder…
Adına türkü yakılır…

01 Temmuz 2010

ÇOK AYIP…

Kimi insanın midesi çok hassastır.Sizin görmezden geleceğiniz bazı şeyler onlar için bir kabustur, yolculuklar bile eziyettir …

Benim bu tür sıkıntılarım pek yok çok şükür.Sadece bardakta duyacağım yumurta vs. kokusu,bir de ismini bile duymaktan nefret ettiğim hamamböceği tiksinmem için sebeptir…

Şimdi midem sağlam diye övündüğüme bakmayın.Yaklaşık yarım saat önce enteresan bir durum oldu…

Eleştri alan bir siteyi MAALESEF ziyaret ettim.İçeriğinde hiçbir bilgi kaynağının olmadığı,Türkçe’nin alabildiğine katledildiği,gelenek örf adetlerin hiçe sayıldığı anlamsız bir adres.Pişman oldum ama iş işten geçti...

Özür dilerim böyle yazdığım için ama şu an miğdemde karşı konulmaz bir tiksinti duygusu var…

Hiçbirimiz mükemmel değiliz zaman zaman küfür ediyor argo kelimeler kullanabiliyoruz.Ancak bunu aleni yapmamak,toplumu hiçe saymamak,çevremizdeki kişilere rahatsızlık vermemek bir görev olmalı bireyler için…

“Ben istediğimi yazarım”dan ziyade ZAMANI daha eğlenceli,daha yararlı kılmak böyle bir teknolojik imkanı değerlendirmek hepimiz için önemli olmalı…

Photobucket


Blog dünyasında aktif üç seneyi bitirdim.Bu süre içinde çok nadide kişilikler tanıdım…

Yaşıtlarım , benden çok büyük ya da küçük arkadaşlarım…
İçlerinden kimisini imrenerek kimisini takdir ederek,kimisine de tebessüm ederek okudum…

Seçimlerime elbette dikkat ettim.Hemen hemen hiç rahatsız olmadım…
Takip etme sınırı olmasaydı belki daha çok blog okuyup daha çok güzel insan tanıyabilirdim.Ayıp duygusundan haberdar olan daha daha çok insan…

Aslında bu yazıyı sizler için yazdım desem ??

Bu işe gönül veren, yazılarında gereken özeni gösteren,samimi ve güzel paylaşımlarını sergileyen tanıdığım veya tanımadığım bütün arkadaşlarıma buradan teşekkür etmek istiyorum.
Bize ayıbı öğrettikleri içinde annelere,babalara ve iyi eğitim veren öğretmenlere de en içten sevgilerimi yolluyorum…

ASTRAGAN KUZULARI...

Astragan dünyada en çok aranan kürk çeşidi olmaya devam ediyor…

İsmini Tatar ve Kazakların bulunduğu Astrahan şehrinden almış.Aynı zamanda bu bölgede yetişen Buhara koçlarıda yeni doğduklarında astragan olarak anılıyor…

Kuzuların tüyleri parlak,yumuşak ve kıvırcık…

Kaliteli bir astragan elde etmek için kuzuların yeni doğmuş olması gerekiyor.Çünkü kuzular hemen kesilmezse tüylerin yumuşaklığı ve kıvırcıklığı kayboluyor…

Hatta işi daha ileriye götüren kimi üretici kuzuları anne karnındayken zamanından önce çıkarıp alıyor…



Tarihçi Cemal Kutay’da, bir nevi simge haline gelen astragan kalpaktan yola çıkarak Atatürk’ün astraganı sevdiğini anlatıyor…

Ata’sının tercihini bilenler o dönemde yeni kurulan Orman Çiftliğinde de bu koyunlardan yetiştirilebileceğini söylüyorlar.

Kuzular doğuyor.En fazla dokuz kez nefes almasına izin veriyorlar.Kuzu nefes aldıkça tüylerin kıvırcıklığı artıyor, dokuz nefesten sonra hayvanı boğup derisini işliyorlar…

Bir çiftlik ziyaretinde yapılan işlemlerle ilgili Atatürk’e bilgi veriliyor…
“Böyle hunharlık olur mu?” diyen ve duruma sinirlenen Atatürk çalışanların işten çıkartılıp,tesisin tamamen kapatılması talimatını veriyor…


foto. kynk. kynk.