YAŞANMIŞ HİKAYELER... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YAŞANMIŞ HİKAYELER... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mayıs 2018

Yüreğinize Dokunacak Bir Dostluk Öyküsü...



1889 yılında Şam’da çekilmiş bir fotoğraf…

Ayakta duran ancak gözleri görmeyen Müslüman Muhammed ve sırtta taşınan, ayakları tutmayan Hristiyan Samir.

Yıllarca birbirinden ayrılmadan bu şekilde dolaşmışlar Şam sokaklarında…

Kimseleri yok, ikisi de öksüz ve yetim…

Samir yolu tarif etmiş, Muhammed gitmiş…

Hayatları boyunca beraber aynı evde yaşamışlar.Biri diğerinin gözü , diğeri bacağı olmuş tamamlamışlar birbirlerini…

≈≈≈≈≈
Derken Samir çok hastalanmış, ölmüş.
Muhammed günlerce eve kapanmış, yas tutmuş.
Öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki, dostunu kaybetmenin üzüntüsüyle o da çok geçmeden vefat etmiş.

≈≈≈≈≈
Günümüze uyarlandığında, inanılması güç 
bir o kadar 
muazzam dostluğun öyküsüydü bu...
Eksiklerimizi tamamlayacak dostluklar kurmak dileğiyle...

28 Ekim 2012

SUPERMAN 15 YILDA 25 KİŞİYİ KURTARDI


Sizinde entresan bulacağınızı düşündüğüm bir hikaye ile daha karşınızdayım.Sırbistan vatandaşı Renato Grbiç ülkesinde "Süperman" lakabıyla anılan restoran sahibi bir işletmeci.

51 yaşındaki işadamı balıkçılık merakı nedeniyle zaman zaman Tuna nehri üzerinde avlanmaya çıkıyor.Bu iş kullandığı küçük bir kayığı var.

Restoranı ise konum olarak Belgrad'ın en işlek köprüsünün hemen altında.

Hikaye işte buradan sonra başlıyor.

15 yıl önce kardeşiyle tam da balığa çıkmak üzereyken bir çarpma sesi ardından su da çırpınan birini görüyor.

Hemen tekneye atlayıp yardıma gidiyorlar.Köprüden intihar etmek üzere atlayan ilk kişi böylece kurtarılmış oluyor.Bu olaydan çok etkilen Renato Grbiç o günden sonra her daim hazır bir vaziyette restoranından köprüyü gözetlemeye başlıyor.

15 yıl içinde köprüden atlamış tam 25 umutsuz insan hayatını bu şekilde kurtarıyor.Hayranları ve sevenleri tarafından kahramanlık ödülüne layık görülen Grbiç'in "Süperman" lakabı da işte buradan geliyor.
 



13 Mart 2012

TARİHE TANIKLIK EDEN BİR BELGE, ANNE FRANK'IN GÜNLÜKLERİ

Anneliese Marie Frank,İkinci Dünya savaşının başladığı yıllarda daha 10 yaşında bir çocuktur.

Yahudi bir ailenin kızı olan Anne Frank ,bankacı baba Otto Frank, anne Edith Frank ve abla Margoth’la  birlikte Hollanda’da yaşamaktadır.

1940’da Hollanda’yı işgal eden Naziler, önce sadece Yahudilerin gittiği okullar  kurar
arabalara ve trenlere binmesini yasaklar  sonra iş kurma haklarını elinden alırlar.

Günlerden bir gün abla Margoth Nazi SS merkezine götürülüp Yahudi olduğu için işaretlenir.Bunun üzerine aile saklanmaya verir.

Otto Frank’ın  bürosunun üzerinde gizli girişi olan 5 odalı bir bölümde 2 yıl boyunca yaşarlar.Hiç dışarı çıkmayan ailenin ihtiyaçlarını sekreterleri karşılar.

Gündüzleri kısık sesle konuşan aile,ofise biri geldiğinde tamamen susarlar.Akşamları ise Londra Radyosunu dinleyerek vakit geçirler.
Anne Frank bu süre içinde kendisine doğum gününde armağan edilen anı defterine geçirdiği günleri,özgürce koşup oynamayı hayal ettiği günleri yazar.

SS polisleri 1944 ‘te saklandıkları yeri bulur.Aile toplama kampına gönderilir.Edith ve kızları Anne ile Margoth savaş sona ermeden hayatlarını kaybederler.

Kızılordu tarafından kurtarılan Baba Otto Frank savaş bitince Amsterdam’a geri döner.Sekreterleri Miep,polisler onları bulup götürdükten sonra Anne Frank’e ait günlüğü bulduğunu söyleyerek babaya teslim eder.

Otto Frank  kızının o küçük kalbinde kopan fırtınaları ölümsüzleştirmek adına günlükleri kitap olarak bastırır.Tarihe tanıklık eden bu belgeler “Anne Frank’s Diary “ olarak o kadar ilgi görür ki Türkçe dahil 60’dan fazla dile çevrilerek yayınlanır.


foto.   foto.

*Ben kitabı okumadım ancak DR Store'lar da epey aradım ve  hala bulamadım. :/

09 Ekim 2011

HAYRANLIKTAN TUTKUYA DÖNÜŞÜN ÖYKÜSÜ…

Altı yaşındaki küçük Hanri çocuk aklıyla etrafında olup bitenleri izlerken, istasyondaki hazırlıklar tamamlanmış kalabalık büyük bir coşku ve heyecanla trenin yanaşmasını bekliyormuş.

O zamanlar Aydın’ın Ortaklar kazası küçük bir köy.İstasyon müdürü,muhtar,İmam ve İncir Kooperatif katibi Hanri’nin babası karşılamaya hazırlanırken o güne kadar sadece resimlerini gördüğü  Ata’sı trenden inivermiş.

Yıl 1937, keşif için bölgeye gelen Atatürk halkla sohbet ederken masanın etrafında dolanan küçük Hanri gitmiş gelmiş masadaki leblebilerden avuçlayıp uzaklaşmış.Çocukça yapılan bu hareketi gören Atatürk en sonunda onu yanına çağırarak leblebileri Hanri’nin cebine doldurmuş.

Vakit ilerlerken elinden tuttuğu Hanri’yi  bakması için trene bindirmiş.İşte küçük kalpteki hayranlığın miladı o gün olmuş..

Hanri Benazus gençlik dönemlerine geldiğinde Atatürk fotoğraflarını biriktirmeye başlamış.Daha önce görülmemiş olanları özellikle seçerek, arayarak koleksiyonu günden güne büyütmüş.Zaman içinde tutkuya dönüşen bu uğraşısını yabancı basının çektiği fotoğraflardan tutun da amatör çekimlere, fotoğrafların negatiflerine kadar 63 yılda 4 bin 800 adet fotoğraf toplayarak genişletmiş yani kitaplarda gazetelerde gördüğümüz Atatürk fotoğraflarının çoğu onun muhafaza ettiği bu arşive ait…



İzmir’li Hanri Benazus bugün 82 yaşında.Atatürk ile ilgili 39 adet kitap yazmış.Kolleksiyondaki 3500 adet fotoğrafı Çankaya Köşkündeki Atatürk müzesine hediye etmiş…

En son yayınladığı iki cilt ve 1111 adetten oluşan  Atatürk fotoğrafları albümü geçtiğimiz günlerde aldığım en güzel hediyelerden biri oldu.İçerisinde daha önce hiç görmediğim pek çok resim var.Mesela hepimizin bildiği bir fotoğrafı özellikle göstermek istedim ve ikisini kolajladım.
Resmin orjinal hali 1931 yılında Atatürk Orman Çiftliğinde çekilmiş.Fotoğraf buradan kesilerek üzerinde çalışılmış...
7 Mayıs 1931 /Ankara Atatürk Orman Çiftliğinde 

30 Eylül 2011

GERÇEK ROBINSON CRUSOE

İskoçyalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen  Alexander  Selkirk, özgür ruhlu  ve maceraperest kişiliği ile denizlere gönül verir…

1704 yılında ilk işini bulur.

Kaptan Dampier’in korsan gemisinde çalışmaya başladığında 28 yaşındadır.


Dampier’in korsan gemisi Güney Amerika kıyılarında ilerlerken büyük bir hasar alır.

Onarım için Kaptan Dampier bir adaya yanaşmayı uygun bulsa da  Alexander Serkirk ile arasında çıkan tartışma sonucu,Selkirk’i  Mas Tierra isimli küçük bir adaya bırakıp yoluna devam eder…

Selkirk ada macerasının kısa süreceğini düşünür ancak çok geçmeden yanıldığını anlar.Önceleri sahile gelen deniz aslanlarından korkarak adanın içlerine doğru ilerler.Burada  vahşi keçilerden et ve süt ihtiyacını karşılar.

Adadaki farelerin uyurken  verdiği zarardan korunmak  için vahşi kedilerin yoğun olduğu bölgelerde yaşamayı uygun bulur. Pimento isimli ağaçlardan kendisine kulübe yapar.Ayak tabanları zaman içinde öyle kalınlaşır ki,ayakkabıları parçalandıktan sonra yenisine bir  daha ihtiyaç duymaz…

Adada tam 5 yıl kalır.

1709’da “Duke” isimli gemi tarafından kurtarılır.Memleketine geri dönse de çok geçmeden tekrar denizlere açılır.

Kraliyet Donanmasında Teğmenliğe kadar yükselen Alexander Selkirk  1721 yılında hayatını kaybeder.Kayıtlara göre ölüm sebebi Sarı Hummadır.

Selkirk’in hayat hikayesinden çok etkilenen  Daniel Defoe, yazdığı  “Robinson Crusoe”  isimli romanın ilk basımını 1719 yılında yapar.Roman tüm dünyada büyük bir ilgi görür, zaman içinde de klasikler arasında yerini alır.


1835 basımı "Robinson Crusoe"

29 Haziran 2011

"Yaşam beklenmedik bir zamanda beklenmedik biçimde sona erebilir..."


İş adamı Daniel de Toit, Güney Afrika Cumhuriyeti Cape Town Ticaret Odasındaki yıllık kongre konuşmasını şöyle bitirir...

"Yaşam beklenmedik bir zamanda beklenmedik biçimde sona erebilir..."

Daniel Toit alkışlar eşliğinde kürsüden inerken ağzına küçük bir şeker atar.Boğazına takılan şeker Toit'i nefessiz bırakır ve oracıkta hayatını kaybeder...

25 Mayıs 2011

"BİR GRİPİN AL BİR ŞEYİN KALMAZ " :))

Eskilerin vazgeçilmez ağrı kesicisi Gripin’i 1935 yılında üretmiş Ecz. Necip Akar.O kış bütün memleketi bir grip salgını sarmış herkesi yataklara düşürmüş.Kolları sıvayan Necip Akar,içinde “grip” kelimesi geçen, en çabuk tedavi eden, pratik, ucuz bu tek paketi satışa sunmuş.


Soğuk algınlığına, romatizmal ağrılara iyi geldiği fark edilince ilgi günden güne artmış o küçük pakete.”Bir gripin al bir şeyin kalmaz” slogan haline gelmeye başlamış.Sıtmanın kol gezdiği yıllarda halk,kininli gripini ilaç olarak kullanmaya başlamış.En ücra köşelerde bile bulunması satışları adeta rekor seviyelere ulaştırmış.


Aradan onca yıl geçmiş ama sadık müşterileri sayesinde Gripin hala eczanelerde en çok tercih edilen ilaçlardan biri olmuş...


20 Mayıs 2011

BİR ZAMANLAR EŞEKLE GEZEN BİR KÜTÜPHANECİ VARDI …

Kültür mirası hikayeleri bulup çıkarmak çokta kolay olmuyor.Bilinmeyen ya da daha önce fazla duyulmayan  olayları aramaktan ziyade bunun için  zamanda  gerekiyor çünkü o hikayenin nerede ve ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmuyor…

Eşekli Kütüphaneciyi bende yeni duyuyorum ve sizlere anlatmak için sabırsızlanıyorum çünkü okumayı teşfik etmek adına neler yapılmış bilinsin istiyorum.


~~~~~~~~

1943 yılında  Ürgüp Tahsin Ağa kütüphanesine  yirmi üç yaşında Mustafa Güzelgöz isminde bir memur atanır ancak kütüphanenin durumu içler acısıdır, bakımsızdır ve  geleni gideni yoktur.


Kütüphaneyi faaliyete geçirmek isteyen Mustafa Güzelgöz, önce başka illerdeki Ürgüp’lü kişilere mektuplar yazar.Kısa sürede kütüphaneye yeni kitap bağışları gelmeye başlar.Bu arada halkı kitapla buluşturmak isteyen genç memur bürokratları zorla ikna ederek bir eşek alır.İki tane sandık yaptırıp, içine kalınlığına göre 180- 200 adet kitap  yerleştirip başlar köy köy dolaşmaya…

Kütüphaneye de “sadece Pazartesi ve Cuma günleri açığız” yazısını asar.Eşeği Yüksel’le gezmeye devam eden kütüphaneciyi çocuklar alkışlarla karşılar.Zamanla insanlar kütüphaneye gelmeye başlar, ancak kadınların uğramaması üzer Mustafa Güzelgöz’ü onun içinde bir formül bulur.Zenith  ve Singer  firmalarına  mektup yazıp isimlerininin kütüphaneye yazılması karşılığında dikiş makinası  gönderilmesini rica eder.Toplam 10 adet dikiş makinası gelir.Salı günlerini kadınlar günü yapar ki kadınlar makinaları kullanmak için kütüphaneye gelmeye başlar.Zamanla kalabalık artar,sıra bekleyen kadınların eline okusunlar diye birer kitap verir …

Yaptığı çalışmalar dönemin Amerikan Elçisi tarafından duyulur ki destek amacıyla “Amerikan Barış Gönüllüleri”  kütüphaneye bir jeep hediye eder.Elçi bizzat gelerek jeepi Güzelgöz’e teslim eder…

Okuma –Yazma kurslarına destek, Halıcılık kurslarının başlatılması, Tarım Satış kooperatifinin kurulması derken “görevini ihmal ettiği ve görev tanımı  dışında davrandığı” gerekçesiyle hakkında soruşturma açılır.Bu durum karşısında çok üzülen Mustafa Güzelgöz, emekliye ayrılır…

Ardında 85 bin cilt kitap ve 12 kütüphane bırakan eşekli kütüphaneci 2005 yılında vefat eder.Ölümünden sonra Ürgüp’e heykeli dikilir…


05 Mayıs 2011

BİR DÖNEMİN EVCİL TAŞ ÇILGINLIĞI ...

Yaşanmış ilginç bir hikaye ile  gene karşınızdayım arkadaşlar.

Yıl  1975...
Amerikalı reklamcı Gary Dahl bir gece arkadaşlarıyla evde oturmuş sohbet ederken konu evcil hayvanlara geliyor.Dahl  kedi, köpek, kuş  vb. hayvanları  beslemenin zahmetli ve masraflı bir iş olduğunu söylüyor.Ardından söz gelişi “taş” beslemenin kolaylıklarından bahsediyor.Arkadaşları bu “müthiş” fikir karşısında epey gülüyor…

Gary Dahl  sonraki haftalar çalışmalara koyulup önce evcil taş eğitimini anlatan bir kılavuz hazırlıyor. 36 sayfalık kitap iki hafta da tamamlanıyor …

Daha sonra bir yapı markete giden Dahl en pahalı taşı satın alıyor.Gri renkli ve oval  yapıda seçilen bu taşı önce karton bir kutuya koyuyor.Tıpkı kedi-köpeklerin taşındığı kafes çantalar gibi çevresine delikler açıyor,içine saman koyup  üzerine taşı yerleştiriyor.Eğitim kataloğuyla birlikte projesini satışa hazır hale getiriyor…




1975 yılının Ağustos ayında iki hediye mağazası ile anlaşıyor.Evcil taş ile ilgili Newsweek dergisinde yarım sayfalık bir yazı yayınlanınca olanlar oluyor.Satışlarda patlama yaşanıyor.Günde on bin satış rakamını gören mağazalar ,en  güzel  çakıl yarışmaları düzenliyor,taşlara nasıl daha iyi bakılacağı konusunda dergiler çıkartıyor, ölen taşları ücretsiz gömüyor…

Bu çılgınlık yaklaşık bir sene böyle devam ediyor…

Satış rakamları bir  milyonu geçiyor geçmesine de yavaş yavaş trend düşüyor.Evcil taş projesiyle   Gary Dahl  3 milyon dolarlık servet ediniyor….




 foto .kynk.

17 Nisan 2011

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN SİMGESİ " KELEBEKLER " ...

25 Kasım 1960 günü Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurum kenarında 3 kadın cesedi bulunur.Bu cesetler Mirabal kardeşlere aittir.

Ertesi gün gazeteler bu ölümlerin bir araba kazası sonrasında olduğunu duyurur.Ama gerçek göründüğü gibi değildir.

Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabal, Dominik Cumhuriyeti’nde bir köyde doğmuş,ülkelerindeki siyasal özgürlük mücadelesi için kararlılıkla mücadele etmiş, defalarca hapsedilmiş, işkencelere maruz kalmış sonunda da Rafael Leonidas Trujilo Diktatörlüğü tarafından zalimce katledilmiştir.

Siyasal yaşamda kadının yerinin olmayacağı mesajını vermek ve gücün erkek tekelinde olduğunu kanıtlamak için kız kardeşler öldürülmeden önce defalarca tecavüze uğramıştır.

Kardeşlerden birinin kod adının  “kelebek” olmasından esinlenerek efsaneleşen kız kardeşler, gerek Dominik’te gerek dünyada  Las Mariposas (Kelebekler) olarak anılmaya başlar…

1981 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddetin Yok  Edilmesi İçin Uluslar arası Mücadele Günü “ ilan edilir.1981’den bu yana dünyanın dört bir köşesinden kadınlar efsaneleşen bu üç kelebeğin tutuşturduğu ateşi harlıyor…



foto.

Ülkemizde konuyla ilgili durumlar malum.Psikopat eşleri yüzünden kurbanlık koyun gibi kaderini bekleyen -"kelebek olmaya aday"- o kadar çok kadın var ki, devlete sığındığı, koruma istediği halde sırf cezalar ağırlaştırılmadığı için  hergün   ölmeye devam ediyorlar...

10 Mart 2011

EFSANENİN ARABASI NEDEN “LANETLİ” İLAN EDİLDİ ?

james dean


24 yaşında ölüp te bu kadar efsaneleşen kaç insan vardır hayatta? Çevirilen topu topu üç filmle bu kadar üne sahip olmak yoksa bir şans mıdır o da bilinmez…

James Dean 1955 yılının 30 Eylül’ü o meşhur Porsche arabasıyla son sürat giderken kaza yaparak veda eder hayata...

İşte o günden sonra başlar tuhaf olaylar zinciri, arabanın kötü şöhreti dilden dile konuşulmaya başlar…

İlk olay araba kaza yerinden vinçle çıkarılırken gerçekleşir.Motor bloğu parçalanarak işçilerden birinin üzerine düşer.Adamın kolları,bacakları kırılır uzun süre yürüyemez…

James Dean fanatiği bir avukat bu motoru satın alıp başka bir yarış arabasına monte eder.İlerleyen zaman içinde avukat yarış arabasıyla bariyerlere çarparak can verir…

Porsche’u “James Dean’in Arabası” olarak sergilemek isteyen koleksiyoncular arabayı Oregon eyaletine götürürler.Sergi sırasında aniden frenleri boşalan araç mağazanın camından dışarı fırlar büyük maddi hasar meydana gelir…

Oradan alınan araç Sacremento’da bir müzeye götürülür.Arabanın altına konulan kaide kırıldığı gün müzeyi ziyaretçiler gezmektedir.Kaidenin altında kalan genç kız uzun süre tekerlekli sandalye ile gezmek zorunda kalır.

Yine başka bir hayranı da James Dean’in o meşhur Porsche’nun kasasını tamir ettirmek için satın alır.Kasanın düzeltildiği tamirhanede bilinmeyen bir sebeple yangın çıkar ve onlarca pahalı arabayla birlikte Lanetli Porsche’un kasası da yanar…

Yaşanan bu garip olaylar sonrası bir garaja kilitlenen Porsche, çelik halatlarla bağlı öylece kaderine terk edilmişken 7 parçaya bölünmüş bir halde bulunur nedensiz ve sebepsiz herkesi hayretler içinde bırakır…

08 Şubat 2011

BENİMLE EVLENİRMİSİN ?

İnanılması güç olaylar zinciri 1981 yılında Amerika’nın Boston eyaletinde yaşanan bir fırtına ile başlar…

Randolph Mantika evinin önündedir, güçlü bir şimşek sonrası düşen yıldırım Randolph’u bu dünyadan ayırır, çok sevdiği genç eşi yalnızlığa dayanamaz birkaç yıl sonra tekrar evlenmeye karar verir…

Başka bir kişiyle, başka bir şehirde, yeni bir başlangıç…

Damat Pepero mutludur, düğün gecesi sigara içmek için balkona çıkar, şehire yaklaşan bulutlar ardından bastıran sağnak yağış sonrası yıldırım düşer hem de damat Pepero’nun bulunduğu balkona, oracıkta can verir…

Genç kadın sinir krizleri geçirir olanlara inanamaz, geçirdiği depresyon sonrası yakınları bir kliniğe yatırır…

İyileşir yeni aşkla olanları unutmaya çalışır şansız kadın, klinikteki bir doktora aşık olur, evlenirler…

Bir gece telefon gelir acil hastaya yetişmesi gerekir doktorun, hava gene yağmurludur yıldırım düşer doktor tam da arabadan inmek üzeredir fakat sonuç kaçınılmaz olur, o da ölür…

Uzun tartışmalara sebep olan bu ilginç olay Londra Üniversitesi uzmanları ve ünlü İngiliz tarihçilerinin hazırladığı “İki Yüzyıl içinde Yaşanan İnanılmaz Rastlantılar” isimli çalışmada yer alır…




foto.

01 Şubat 2011

ARAMA (!) KURTARMA (!) :))))

helikopter
Kanada’da selin vurduğu bir Kızılderili köyüne hükümet acil helikopter gönderir…
Arama kurtarma çalışmalarını yürüten helikopter pilotu tüm gün boyunca uğraşır ancak çalışmaları bir türlü bitiremez…

Duruma oldukça şaşıran pilot, merak edip selden kaç kişi kurtarıldığının hesabını yapar.Köy nüfusundan yüzde 30 daha fazla kişi kurtardığını anlayınca şaşkınlığı biraz daha artar…

Yapılan kısa araştırma sonrası durum anlaşılır.Kızılderililer helikoptere ilk defa binmenin mutluluğuyla önce kurtulup sonra kendilerini tekrar tekrar suya bırakmaktadır…

Pilot aynı adamı beş kez kurtardığını anlayınca olay çözülmüş olur. :)))


foto.knuttz
kynk.baskent üniv.yayını

23 Ocak 2011

"ASAYİŞ BERKEMAL" DERKEN...


"Dün gece silahçı Zihni Efendi'nin dükkanına bir müşteri gelmiştir.Meçhul adam Zihni Efendi'ye "Bir brovning ver.En iyi cinsinden olsun "demiştir.

Meçhul müşteri gayet güzel bir silah beğenmiş ve "Bu iyi patlar mı?" diye silahçıya sormuştur.Silahçı "Evet" cevabını verince müşteri silaha altı mermi doldurmuştur.Bundan sonra meçhul adam silahı Zihni Efendi'ye çevirmiş "Davranma yakarım,eller yukarı" dedikten sonra çekmecedeki paraları alarak kaçmıştır."


:))) 5 Temmuz 1928 -Milliyet gazetesinde yayınlanan bir haber...

~~~~~~~~

20 Ocak 2011

İLGİNÇ BİR RASTLANTI ÖYKÜSÜ…

Lafı dolandırmadan önce olaydan bahsedeyim…

Ünlü aktör Anthony Hopkins, “Petrovka’lı Kız” isimli kitabı aramakta ama bir türlü bulamamaktadır.Kitabın yazarı George Feifer’ın telefonunu bulur durumu anlatır.İlgi karşısında memnun olan yazar, iki hafta içinde kitabı kendisine ulaştırabileceğini söyler…

Hopkins bu telefondan sonra evinden çıkar ve ulaşım güçlüğünü düşünerek metroya binmeye karar verir…

Metrodaki yerini henüz almışken kafasını çevirir ve yandaki koltukta aradığı bu kitabın unutulmuş olduğunu görür…

George Feifer ve Anthony Hopkins olaydan kısa süre sonra bir araya gelir.Hopkins, metrodaki o kitabın yazardan çalınan özel sayılı ilk baskı olduğunu öğrenir… :) :) :)

Anthony Hopkins


*Annecim hep der ki “Allah yağmumu isteyene,yağmumu, balmumu isteyene balmumu verir” bana çokta anlamlı gelmez ama sonuçta pozitif düşünce gücünün insanların isteklerinde ne kadar katkısı olduğunu anlatan bir sözdür bu…

Arkasından kızkardeşimi örnek verir, evet bu sözün doğruluğu kardeşimle kanıtlanmıştır.O arzu ettiği şeyleri önce istemiş,sonra gerçekleştirmiştir.Ben yapamadım bunu ama onun adına hep mutlu olmuşumdur.

Yukarıdaki olayda, artık nasıl bir tesadüftür ya da istektir “keşke daha başka bir şey isteseydim” demez mi insan?


foto. foto.
diğer Yaşanmış Hikayeler için tık tık.

18 Ocak 2011

TIP DÜNYASI BU ADAMI KONUŞUYOR…


İtalya’nın Napoli kentinde yaşayan Cardo Sangermano başına isabet eden kurşunla hastaneye kaldırılıyor…

Acil ameliyata alınması beklenen Sangermano, aniden hapşırıyor ve başındaki kurşun burun deliğinden dışarı çıkıyor…

Doktorlar sağ gözünün arkasından burun kemiğine giren kurşunun bu şekilde dışarı çıkmasını mucize olarak nitelendiriyorlar…

28 Kasım 2010

ALDATILAN KADIN ÖLMEK İSTEDİ AMA...

Vera Czermak, Çek Cumhuriyeti’nde yaşayan bir ev hanımıdır…

Günün birinde tüm dünyası başına yıkılır.Eşi tarafından aldatıldığını öğrenen kadın girdiği depresyondan çıkamayınca hayatını sonlandırmaya karar verir…
Prag’da oturduğu apartmandan kendini boşluğa bırakır, Vera Czermak’ın eşi ise o esnada aşağıdadır ve apartmana giriş yapmak üzeredir…

Kadın, metrelerce yükseklikten kocasının üzerine düşer ve adam oracıkta ölüverir…

Şans eseri hayatta kalan Vera Czermak kısa sürede sağlığına kavuşur, eşi ise dünyanın en ilginç ölüm şekli listesinde ki yerini alır…


foto.
*bu yazı Nuray Bartoschek'in çevirisiyle "Nigel Blundel-The World Greatest Mistakes " kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.

06 Kasım 2010

KÖTÜ BAŞLAYAN BALAYI NASIL BİR SÜRPRİZLE SONUÇLANMIŞ ?

Mersin’de banka müdürü olarak çalışan Çetin Kocaer, evliliğinin ilk günlerini unutulmaz kılmak hem de yeni yerler gezip görmek için bir balayı tatili planlamış.

Günler öncesinden otel rezervasyonları yapılmış,hazırlıklar tamamlanmış…

Programa göre İzmir’e gelen yeni evli çift, dönemin en gözde oteline giriş yapmış.

Kendilerini oldukça ciddi karşılayan resepsiyon görevlisi listeye şöyle bir göz atıp “İsminizi göremiyorum efendim,maalesef şu an bütün odalarımız dolu” diye cevap vermiş…

Aldığı cevap karşısında çok şaşıran genç adam, bir ay önce otel yönetiminden gönderilen tebrik ve rezervasyonu onaylayan yazıyı cebinden çıkarıp göstemiş.Buna rağmen yanlışlığı düzeltememiş…


O arada resepsiyona çağırtılan otel müdürü de üzgün olduklarını,fuar nedeniyle tüm odalarının dolu olduğunu tekrarlayıp durmuş…

Büyük bir hayal kırıklığı ve kızgınlığın olduğu bir an da genç adamın omzuna bir el dokunmuş...

Anahtarları uzatmış bir şekilde karşısında duran Sakıp Sabancı “Benim odamda kalabilirsiniz,henüz çıkmamıştım zaten.Hem yeni evli bir çift odasız kalır mıymış? ” demiş gülerek…

Bu jest karşısında duygulanan çift, kabul edemeyeceklerini söylemelerine rağmen odalarına uğurlanmış…

Ama asıl sürpriz bundan sonra yaşanmış. :)) Otelde geçen üç günün sonunda hesabı kapatmak isteyen yeni evlilere “tüm masrafların düğün hediyesi olarak Sakıp Sabancı tarafından karşılandığını, herhangi bir borcun olmadığını” söylenmiş…


foto.
kynk.”Unutamadığım Anım”-Bütün Dünya

03 Kasım 2010

CER MODERN VE ATOM BOMBASI SERGİSİ…

cermodern

Cer Modern, Ankaralı sanatseverlere 1 Nisan’da kapılarını açmış…
Kültürel ve sanatsal faliyetleri görülmeye değer.Benim asıl gidiş amacım Japon Büyükelçiliğinin katkılarıyla açılan Hiroshima – Nagasaki Atom Bombası Sergisiydi…


cer modern 2

cer Modern



Atom bombası atıldıktan sonra neler oldu? Slayt gösterimi, fotoğraflar ve çeşitli metaryallerle anlatılıyor.Bu etkileyici sergi 7 Kasım 2010 Pazar gününe kadar devam edecek…


nagasaki


hiroshima

atom bombasi

hiroşima

nagasaki atom

atom
sadako sasaki


sadako


Cer Modern’e ulaşım oldukça rahat.Sıhhiye’de Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunun arka tarafında ve park yeri sorunu yok.
Saat 10 ile 18 arasında salonlar ücretsiz gezilebiliyor.Sadece Pazartesi günleri kapalı…

İletişim için 0312- 310 00 00 nolu telefon kullanılabiliyor…

01 Ekim 2010

BOYKOT KELİMESİNİN BİLİNMEYEN ÖYKÜSÜ…

İrlanda’nın Mayo kentinde yaşayan Kont Erne, arazilerinin idari işlerini ordudan emekli bir subaya verir.Prensipli kişiliği ile tanınan Charles Cunningham Boycott kısa sürede işleri yoluna koyar.

1875 yılında iyi ürün alınmadığı için bölgede kıtlık baş gösterir.Bunun üzerine Toprak Birliği arazi kiralarının %25 oranında indirilmesi gerektiğini bildirir.Çünkü gerek çiftçi gerekse işçiler bu durumdan olumsuz etkilenmeye başlamışlardır…

En başta kontun emrinde çalışan Charles Boycott bu duruma karşı çıkar ve mahkemeye başvurur.Toprak birliği başkanı ise, kirayı düşürmeyen zengin toprak sahiplerinin “arazilerini kiralamayın ! onları bu şekilde protesto edin” diye kiracılara, aynı zamanda işçilere de çağrı yapar…

İlk sırada bu durumdan taviz vermeyen Charles Boycott’un ilgilendiği araziler ve çiftlikler protesto edilir. Kentten işçi getirmek zorunda kalan ve maliyetleri gittikçe artan Charles Boycott , bir süre sonra pes eder ve aldığı işi bırakır…

Charles Cunningham Boycott’a karşı yapılan bu toplu tepki hareketi, onun soyadından yola çıkarak “Boykot” olarak tarihe geçer...

yararlanılan kaynak. Songül Saydam-Evrensel Kültür