Türk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ekim 2013

CUMHURİYETİMİZİN 90.YILI KUTLU OLSUN

Cumhuriyet,halkın kendi kendini yönettiği insanlığa armağan en iyi rejim şeklinin adıdır.

Her yıl olduğu gibi bugünde bize bu imkanı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşları olmak üzere emeği geçen herkesi minnetle anıyor, Allah'tan hepsini nur içinde yatırmasını diliyorum..

İyi ki dün vardılar,bugünde var olucaklar...

foto. Hanri Benazus albümünden

04 Ekim 2013

Öğrenci Andı Kaç Yılında? Kim Tarafından Okutulmaya Başlandı?

Hepimizin bildiği üzere ilkokullarda senelerdir okutulan "öğrenci andı" artık kaldırıldı.

Karşı çıkanlar olduğu gibi bundan memnuniyet duyan, "dayatma" kabul eden bir kesimde oldu.
Ben 32 sene evvel severek, isteyerek hatta gururlanarak okumuştum.
Hâlâ ezberimdedir ve ben ölünceye dek ezberimde kalacaktır.
Neticede herkesin aynı düşüncede olması beklenemez zaten bu andın özü 
"Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünün içinde saklıdır.Bunu isteyerek söylemeyen, hissetmeyen için yapılacak birşey yoktur.

Güncel bir konu olduğu için, bugün ortam içinde bahsi geçti.
Ancak her kafadan bir ses, herkes bir başka anlatıyor.

Merak edip ufaktan bir araştırdım ve sizinle paylaşmak istedim.


16 Aralık 2011

NE DEMİŞ ?

"Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır.Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar, belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar.Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır."
demiş Lady Mary Wortley Montagu. İngiliz yazar ve Osmanlı döneminde İngiltere tarafından İstanbul'a elçi olarak atanan Edward Wortley Montagu'nun eşi...



30 Ekim 2011

İSTİKLAL MADALYASI KİMLERE,HANGİ RENKLERDE VERİLDİ ???

İstiklal Madalyası, 29 Kasım 1920 tarih ve 66 sayılı Kanun ve bu Kanuna ek ve değişiklik getiren 869, 3579 ve 3807 sayılı Kanun gereğince; Kurtuluş Savaşı’nda (15 Mayıs 1919- 9 Eylül 1922) cephede kahramanca mücadele eden veya cephe gerisinde büyük yararlık gösteren üst düzey devlet yöneticilerine, TBMM üyelerine, sivil halktan kişilere, Milli Ordu’da görev almış her rütbeden askerlere ve çeşitli sınıf alay sancaklarına verilmiştir.


Milletvekillerine verilen madalyanın şeridi yeşil,


Cephede bulunanların şeridi kırmızı,


Cephe gerisinde çalışanların da beyazdır.


Cephede görev almış milletvekillerinin madalya şeritleri yarısı kırmızı yarı yeşil renklidir.

12 Haziran 2011

Commission Turque

Ekte ki resim Atatürk'ün izlemek amacıyla bulunduğu, Fransız Ordusunun Güney Fransa'da düzenlediği Picardie manevraları esnasında Renault Kamyon fabrikalarına yapmış olduğu ziyarette çekilmiştir.


Tarihi 28 Eylül 1910
Resmin altındaki yazı: "Commission Turque 28 Septembre 1910"



Ön sıradakiler (Soldan sağa)


> Kurmay Binbaşı Ali Fethi Bey (OKYAR) (Paris Askeri Ataşesi)


> Rıfat Paşa (Osmanlı Devleti Paris Büyükelçisi


> Kolağası Mustafa Kemal (ATATÜRK)


> Binbaşı Selahaddin Bey

Arka sıradakiler Renault Firmasının Fransız yetkilileridir.

30 Mayıs 2011

HAVA MÜZESİNDE GEÇEN BİR KAÇ SAAT ...

Hafta sonu Ankara  epey yağış aldı, önce yağma ile yağmama arasında gitti geldi ama bulutlar en sonunda dediğini yaptı.Hava müzesinde model uçak yarışması olduğunu duyup daha önceden planımızı yapmıştık ama bir türlü denk gelmedi biz de müzeyi dışarıdan gezmekle yetindik.Ben müzeye daha öncede gitmiştim ancak bu kadar detaylı gezmemiştim.


Ankara'da olanlar için bir alternatif  Türk Hava Müzesi, gezilip görülmesi gereken bir yer bence.




19 Mayıs 2011

GÜNE DAİR...

Fotoğrafları daha önce çekmiştim yayınlamak bu özel güne kısmet oldu.

İsmet İnönü'nün mezar taşında şöyle yazıyor.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~




Bizi bu nadide toprakların sahibi kılan, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını  19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle anıyorum.

07 Mayıs 2011

28 Ekim 2010

NE DEMİŞ ?

Anayasanın değiştirilemeyecek ilk dört maddesi şöyledir...

I. Devletin şekli

Madde 1.–Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

II. Cumhuriyetin nitelikleri

Madde 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, Milli Marşı ve başkenti

Madde 3. –Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. dili Türkçe'dir.Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.Millî Marşı “İstiklal Marşı”dır.Başkenti Ankara’ dır.

IV. Değiştirilemeyecek hükümler

Madde 4. –Anayasanın 1 inci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

NOKTA!


29 Ekim Cumhuriyet Bayramı “Ne Mutlu Türk’üm Diyen “ herkese kutlu olsun…

Photobucket




“Ben, 1919 senesi Mayıs içinde Samsun’a çıktığım gün elimde,maddi hiçbir kuvvet yoktu.Yalnız büyük Türk Millet’inin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı.İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Millet’ine güvenerek işe başladım.”


Mustafa Kemal ATATÜRK



“ The day I sailed to Samsun in May 1919, I had no material power.It was only the greatest spiritual power arising from the nobility of the Turkish Nation that inspired me.I set out by trusting this national power and the Turkish Nation."


Mustafa Kemal ATATURK


~~~~~~~~~~~~

foto. Hanri Benazus kolleksiyonundan amatör bir çekim..

10 Eylül 2010

REFERANDUMDA NASIL OY KULLANILACAK ???

BİLİNÇLİ OLMAKTA YARAR VAR...

Photobucket

Photobucket

*İlgilenen arkadaşlar görüntüleri sayfalarında paylaşabilirler...

30 Ağustos 2010

İZMİR MARŞI...

Erkan Yolaç'ın sunduğu "evet"- "hayır" yarışmasıyla hafızalarımıza kazındı İzmir Marşı...

Günün anlam ve önemine yakışacağını düşündüm.Ben 30 Ağustos' ta hep İzmir'de olurdum...
Bu sene kısmet değilmiş, bunun için üzgünüm.:((



31 Temmuz 2010

BİLMEKTE FAYDA VAR...

Oydu buydu derken kafalar iyice karıştı...
Açıkçası 30 yıl önceki olaylar, 90 küsür yaşına gelmiş adamlar ve bunların akibeti beni pek bağlamıyor.Ben daha çok sosyal haklar konusunda takıldım...
Bu konuyla ilgilenen , 12 Eylül'de fikrini beyan edecek kişilere katkı olması ve daha da bilinçlenmek açısından bunu da okumakta yarar var diye düşünüyorum...

Alıntıdır...

"Şu anda mecliste bekleyen 5510 sayılı (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) yasa tasarısı eğer yasalaşırsa pek çok hakkımızı kaybedeceğiz. Sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızda oluşacak kayıplardan bazıları şöyle:

* Zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65'e çıkarılacak. (Madde 28)

*Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000'den 7.000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9.000 gün prime çıkacak. (Madde 27)

*Emekli maaşları % 23 ila % 33 arasında düşürülecek. (Madde 29)

* Yıpranma hakkı gasp edilecek

*Aylık geliri 139,6 YTL'den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 YTL Genel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (Madde 88)

* Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de 'katılım payı' adı altında para ödenecek. (Madde 68)

*'Katılım payı' gerektiğinde beş katına kadar arttırılacak. (Madde 68)

* Bütün sağlık hizmetleri paralı olacak.

*Sağlık hizmeti alabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel Sağlık Sigortası primi yatırmak, hatta bir de 'katılım payı' ödemek yetmeyecek. Şimdi bir de 'ilâve ücret' adı altında para ödemek gerekecek. (Geçici Madde 5)

*Bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken Türkiye'de 'sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter' mantığı geçerli olacak. Daha önce doğum yapan sigortalılara altı ay süreyle verilmesi öngörülen emzirme yardımı bir aya düşürülecek.

* Hastalanan sigortalılara verilen iş görememezlik ödeneği % 16 azalacak. (Madde 18, 19, 80)

*Emekli Bağ-Kur'lularının maaşından 10 yıl süreyle % 10 oranında Genel Sağlık Sigortası primi kesilecek. (Madde 88)

* Primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak, hastane kapılarından geri dönecek. (Madde 88, 89 ,90)

*Primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak. (Madde 87) "

Bu durumda olan gene vatandaşa olucak, vay bizim halimize...

13 Temmuz 2010

AMASRA GEZİSİNDE OBJEKTİFE TAKILANLAR…

Bir dönem İngilizce kursuna gidiyordum.Derslerimize giren hocamız Avusturalya vatandaşıydı,ismi Marina…

Bir Türk arkadaşını görmek için kalkıp Türkiye’ye gelmiş.O kadar sevmiş ki, ”özellikle insanlarını” diye anlatırdı…

İş bulup çalışmaya da başlayınca Avusturalya’ya dönmemiş burada kalmış…

Kursun bitmesine yakın “ Türkiye’de görülmeye değer yerler” konulu bir komposizyon hazırlamamızı istemişti bizden…

Herkes sırayla en sevdiği yerleri tanıttı.Sonra sınıftan biri Marina’ya sordu. "Sizce? "dedi.

“Türkiye’de turistik çoğu yere gittiğini, ama Amasra kadar güzel bir yer görmediğini anlatmıştı…

Yabancı birinin yapmış olduğu bu gözlemden etkilenmiş, o zaman müthiş meraklanmıştım…

Nihayet o merakım sonlandı…

Vakit konusundaki problemimiz nedeniyle doya doya gezemedik.Ancak bulunduğumuz sayılı saatlerde bir hayli görüntü yakaladım…
Gönül isterdi ki hepsini yayınlayayım.Ne yapalım şimdilik bu kadarıyla yetinelim…
:))

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket


Photobucket

* hafızalardan silinmeyen o salata...


Photobucket


Photobucket

* Amasra'ya doğru...

Photobucket


Photobucket

* denize giren insanları gördükçe kıskandım...

Photobucket
* veee heryerde Barış Akarsu...

Photobucket

Photobucket
*dileklerin gerçekleşmesi elinizde atılmayı bekleyen taşlara bağlı...Köprü üzerine ulaşmak epey zamanımızı aldı...

Photobucket

01 Temmuz 2010

ASTRAGAN KUZULARI...

Astragan dünyada en çok aranan kürk çeşidi olmaya devam ediyor…

İsmini Tatar ve Kazakların bulunduğu Astrahan şehrinden almış.Aynı zamanda bu bölgede yetişen Buhara koçlarıda yeni doğduklarında astragan olarak anılıyor…

Kuzuların tüyleri parlak,yumuşak ve kıvırcık…

Kaliteli bir astragan elde etmek için kuzuların yeni doğmuş olması gerekiyor.Çünkü kuzular hemen kesilmezse tüylerin yumuşaklığı ve kıvırcıklığı kayboluyor…

Hatta işi daha ileriye götüren kimi üretici kuzuları anne karnındayken zamanından önce çıkarıp alıyor…



Tarihçi Cemal Kutay’da, bir nevi simge haline gelen astragan kalpaktan yola çıkarak Atatürk’ün astraganı sevdiğini anlatıyor…

Ata’sının tercihini bilenler o dönemde yeni kurulan Orman Çiftliğinde de bu koyunlardan yetiştirilebileceğini söylüyorlar.

Kuzular doğuyor.En fazla dokuz kez nefes almasına izin veriyorlar.Kuzu nefes aldıkça tüylerin kıvırcıklığı artıyor, dokuz nefesten sonra hayvanı boğup derisini işliyorlar…

Bir çiftlik ziyaretinde yapılan işlemlerle ilgili Atatürk’e bilgi veriliyor…
“Böyle hunharlık olur mu?” diyen ve duruma sinirlenen Atatürk çalışanların işten çıkartılıp,tesisin tamamen kapatılması talimatını veriyor…


foto. kynk. kynk.


19 Mart 2010

TÜRK ORDUSU TÜRK MİLLETİ’NİN ŞEREFİDİR...

Yoğun geçen bir günün ardından, paylaşmak istediğim çok konu ve döküman var elimde ancak hem sıkmamak adına hem de önemli günlerin sadece tek bir güne sığdırılması taraftarı olmadığım için bunları ara ara paylaşmayı uygun görüyorum…
Duygu yoğunluğu içinde geçirilen “Çanakkale Zaferi” yıldönümü kapsamındaki etkinliklerde en beğendiğim bölüm panel konuşmacılarından Prof. Dr. Seçil Karal Akgün’ün paylaşımlarıydı.Zaman kısıtlıydı ve böyle bir ordunun başarısını birkaç saate sığdırmak mümkün değildi…
Bilinmeyen hala anlatılmayı bekleyen bize ait o kadar çok ayrıntı vardı ki…
Daha önce duymadığım ve de görmediğim belgeler karşısında duygu seline kapıldım zaman zaman.
Bu vatanın bir ferdi olarak tek isteğim Türk’ün büyüklüğünün her zaman hatırlanması,geçmişte gösterilen başarı ve kararlılığın devamı.
Bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun...

Photobucket

18 Mart günü gelen düşman gemilerinden bazılarının isim anlamları hayli ilginçti…

* MUHTEŞEM
*YORULMAZ
*BÜKÜLMEZ
*FETHEDİLEMEZ
*İNTİKAM ALAN
*KARŞI KONULMAZ

Görkemli bir gelişe karşı,hüsranla dönüyorlardı…

foto.

20 Ocak 2010

CUMHURİYETİN İÇİNDE DOĞMAK…

Olaya en uygun başlığı düşündüm.Olsa olsa bu olur diye karar verdim ve gün içinde bende derin etki bıraktığı için sıcağı sıcağına yazmak istedim...

Arkadaşım Füsun hanım yıllarca kamuda çalışmış,emekli olduktan sonrada kendini hayır işlerine adamış aydın biri.Öyle ki günlük koşuşturmasına rağmen hiçbir talepte bulunmadan sadece gönüllü olarak okuma yazma bilmeyen hanımlara ders veriyor ve bunu yol masrafı dahil yemek vs. cebinden harcayarak yapıyor.Zuhal hanımda aynı şekilde.Dedim ya gönüllü…
Füsun hanım sohbet esnasında kendisini olduğu kadar bizide çok etkileyen bir anısını paylaştı bende size aktarıyorum...

Üniversitede okuduğu yıllarda, kapısı çalınıyor Füsun hanımın.Birini beklemediği için merak ederek açıyor kapıyı.Karşısında elinde kocaman bir buket çiçekle İran’lı sınıf arkadaşı duruyor.Şaşkınlığı devam ederken arkadaşı ”Füsuncum bugün 29 Ekim Cumhuriyet bayramı,siz zaten her sene coşkuyla bu bayramı kutluyorsunuz ama bende Türkiye’de yaşamanın nasıl bir şey olduğunu artık biliyorum gerçekten şanslısınız bu nedenle ben bayramını kutlamaya geldim” diyor…

Hoşuma gitti bunun üzerine bende yıllar öncesinden bir olayı hatırlayıp anlatmaya başlıyorum…
Sene 1988 Mersin Taşucu’ndan Kıbrıs’a doğru yola çıkıyoruz hızlı deniz otobüsüyle,annem,kardeşim ve ben…
Dört kişilik karşılıklı koltuklar yanımıza kömür karası saçlarıyla ,modern giyimli hoş bir bayan oturuyor.İlerleyen dakikalarda annem çantadan çıkardığı poaçaları uzatıyor bende bayana ikram ediyorum.Kadın önce duraksıyor ardından İngilizce olarak Türkçe bilmediğini söyleyip teşekkür ediyor…
İçimden seviniyorum konuşma pratiğimi geliştirmek adına güzel bir fırsat olduğunu düşünerek klasik sorularla sohbete başlıyorum.(Hani şakır şakır konuştuğum zannedilmesin bu arada ama dil konusunda sıkı çalıştığım bir dönemdi).
Takıldığım yerlerde yanımdan hiç ayırmadığım cep sözlüğüme bakıyorum…
Kıbrıs’ta nereye gideceğini sorduğumda çantasından pasaportunu çıkartıp bana önce resmini gösteriyor İran vatandaşıymış.Kara çarşaflı tanımakta güçlük çekiyorum haliyle çok değişik görünüyor.”Humeyni” deyip ondan kaçtığını anlatıyor.İyi de Humeyni kim? Ne yapıyor ki ondan kaçıyor? Bilmiyorum anneme soruyorum...
Kendisine yol göstermişler önce Türkiye’ye,sonra Kıbrıs’a oradan da Kanada vatandaşlığı için başvuru…
Konu derinleşip anlatmak için olaya el kol hareketleri,kağıt kalem ve çizimler girince şansımı fazla zorlamıyorum.O yıllarda bunun anlam ve önemini çokta kavrayamadığım için sıradan bir olay gibi geliyor kadının özgürlüğe kaçışı...

Sonrasında ne oldu bilinmez ??

Ayrılmaya yakın boynumda Mevlana figürlü kolyeye bakıp beğenisi gösteriyor,çıkarıp kendisine veriyorum o da bana kolundaki dijital saati anı olarak veriyor bir daha hiç karşılaşmayacağımızı bilerek…

Photobucket

20 Aralık 1929

07 Aralık 2009

"BENİ HATIRLAYINIZ" YA DA ONLARI...

Yoğunluktan birazda yorgunluktan kafamı bir türlü toparlayamıyorum.Aslında anlatmak istediğim o kadar çok konu var ki sıraya koymakta zorlanıyorum,mecburen ertelemek zorundayım.Cumartesi günü panele katıldım.Belki unutuldu ya da hatırlanmadı ancak geçte olsa bunu belirtme ihtiyacı duyuyorum.
5 Aralık “Türk Kadının genel seçimlere katılma, milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuşmasının yıldönümüydü.”Konu çok mühim olmasına rağmen öyle uzun uzun neler konuşulduğunu anlatmayacağım.Unutmayanlar tabi ki unutmadı.Ancak sitemim o dur ki toplumumuzun dikkat ettiği konular değişti ya da değiştirildi...
Ben bunu yazmak istiyorum,“Beni Hatırlayınız” cümlesine ve içimde dolup taşan minnet duygusuna…



 
Sizinde görmenizi istediğim bu fotoğraf var elimde.Konuşmacılardan Prof.Dr.Ünsal Yavuz ’un sunumda kullandığı fotoğraf bende o kadar derin duygular yarattı ki paylaşmadan geçemiyorum.İlk kadın milletvekillerinin fotoğrafları...
Üzerinden 75 yıl geçmiş...
Sizde dikkatli bakınız o kadar çok şeyi anlatıyor ki…
Çok şanslıyız değil mi?

Artık yabancı ülkelerin bu fotoğraf altında “müslümanım ama terörist değilim.”yazılarıyla tiye aldığı bu görüntüden bizi seneler evvel kurtarıp,geçmişte bizlerin ikinci sınıf vatandaş sayıldığı bu ülkeyi baştan aşağı yenileyip, ufkumuzu genişletip,”alın bu toprağınız ve de özgürlüğünüz” diyen Atatürk’ü büyük bir sevgiyle ve saygıyla bir kez daha anıyorum…

foto.
foto.

25 Kasım 2009

İZMİR FARKI…

Kimseyi taşlama yapmak niyetinde değilim lütfen yanlış anlaşılmasın.Sadece bugün arkadaşımla aramızda geçen konuşmayı yazmak istiyorum…

Konu konuyu açtı.Daha önce İzmir’e hiç gitmeyen arkadaşım bana bir soru yöneltti.
”Dün televizyonu izlerken hayret ettim yaşanan olaylarda bir anda evler Türk bayraklarıyla donatıldı.Onca bayrak o kadar kısa sürede nasıl asıldı? diye sordu bana… “O İzmir farkı” dedim övünerek.”Bizler işgal görmüş bir şehirin mirasçılarıyız.Adettir bayraklar her zaman evin en kolay ulaşılabilecek yerinde durur.Sen bir de resmi bayramlarda gör her evin penceresinde mutlaka bayrak olur asla unutulmaz”dedim…

İşte Ankara’ya ilk geldiğim yıllarda en çok bunu yadırgamıştım.Katılımın daha fazla olması,daha çok evde bayrak görmeyi umardım diye konuşmama sitemle devam ettim…
Photobucket

17 Kasım 2009

400 YIL SONRA BULUNMUŞ BİR HAZİNEDİR O…

1929 yılında Topkapı Sarayının “Eski Eserler Müzesi”ne dönüştürülmesi kararlaştırılır.Eserler tek tek incelenip denetlendikten sonra sınıflandırılacaktır…

Halil Ethem Eldem dönemin Milli Müzeler Müdürüdür ve çalışma arkadaşları ile bu görevi üstlenmiştir.İncelenmeyi bekleyen sayısız eser tozlu sandıklardan çıkarılıp sırayla işaretlenmektedir.Halil Ethem Eldem köşede duran sandıklardan birini açıp içinden çıkan dökümanları özenle masaya dizmektedir…
Aniden “hazine buldum,hazine buldum! “diye bağırmaya başlar.Sesleri duyan diğer çalışanlar koştururlar.Elinde tozlu bir kağıt parçası tutan müdürlerini sevinçten ne yapacağını bilemez durumda görünce şaşırırlar…
“Gelin,gelin ”der ve yüksek sesle okumaya başlar.
“İş bu haritayı Kemal Reis’in erkek kardeşinin oğlu namıyla tanınmış,Hacı Mehmet’in oğlu Piri 919 yılı muharreminde Gelibolu’da çizmiştir.”

Piri Reis eseri “Kitab-ı Bahriye”de (Denizler Kitabı) yararlandığı kaynaklarla nasıl çizdiğini anlattığı bu harita kayıptır ve yüzyıllarca bulunamamıştır…

Oysa bilim çevrelerince o yüzyıla kadar bilinen yerleri kapsayan en az hatalı yani gerçeğine en yakın olarak Piri Reis’in haritası kabul edilmektedir.İşte tam 400 yıl sonra hazine bu şekilde gün ışığına çıkarılır…

Haritanın bulunduğu haberi hiç gecikmeden Atatürk’e verilir.
Mustafa Kemal Atatürk haritaların çoğaltılıp üzerinde inceleme yapılmasını,yurt dışındaki bilim adamlarının konuyla ilgili bilgilendirilmesinin talimatını verir.Olay dünya bilim çevrelerinde büyük ilgi uyandırır.Hatta bu haritanın Kristof Kolomb’un haritası olduğunu söyleyenler bile çıkar…
Sonuçta detaylarıyla çizilen Piri Reis’e ait bu değerli tarihi belge “İlk Dünya Haritası” olarak kabul edilir.Ceylan derisi üzerine renkli çizilen haritanın sol bölümüdür.Haritanın sağ bölümü ise henüz bulunamamıştır…



Ankara Panora Alışveriş Merkezi

~~~~~~

*Emeği geçenleri hatırlatma adına değerli buldum bu olayı.Okurken o günlerdeki heyecanı ve telaşı düşündüm.Zaman zaman kızsam da,bir kez daha Türk olmaktan gurur duydum...

kynk.Kerim Boz.Başkent Üniv.yayını
foto.

29 Ekim 2009

SAYGISIZLIĞA KARŞI SAVAŞ DERNEĞİ...

Dün Pazar alışverişinde pazarcı bana resmen küfretti…Hani ince kabuklarıyla kızartılabilen patates var ya 3 kilo 5 liraymış.Ben “az kişiyiz 1 kilo alıcam” dedim.En doğal hakkım ister 10 kilo,ister 1 kilo alırım…Kusura bakmasınlar ama Ankara’da pazarcılar çok kaba elletmez,seçtirmez,eyvallahsız davranırlar.Ben İzmir’de böyle bir şey görmedim.Şaşkınlık içindeyim. :-o “1 kilo alacaksan hiç alma “dedi hareketleri ve mimikleride cabası …
1930'lu yıllarda Atatürk tarafından kurulmuş bir dernek varmış biliyor musunuz? Adı “Saygısızlığa Karşı Savaş Derneği”…
Yasak dinlemeyene,yere tükürene, herkesin rahatını bozana,saygısızlığın her türlüsüne savaş açmış bir dernek.O yıllarda ülkeyi her alanda modernize etmeye çalışan Atatürk’ün ölümünden sonra bu dernek sessiz sedasız kapanmış…


Google’da araştırma yapmak istedim. Saygısızlığa Karşı Savaş Derneği hakkında çıkan tüm haberler seçeneğini
tıkladım hemen.Bakın karşıma çıkan cümle aynen şöyle...(anlam itibariyle de mecaz yüklü bu arada :)
“Bu bize pek mantıklı görünmüyor. Acaba kelimeleri yanlış yazmış olabilir misiniz?Ya da arama yaptığınız tarih aralığı çok mu dar?”


derneğin 10.yıl afişi *
kynk.